Ana sayfa


Kullanım dışı kilit; duvarda süs



Bir beyin doğuyor


bir beyin...



bir beyin kabuğunu zorluyor


bir beyin  ......  PATLAYACAK



bense sağnak yağmurum şimdi.


Bugün elinizdeki yapıtlarıyla göreceksiniz, yıllar Cem’i yormamış ama bilemiş diye düşünüyorum ben... Ve yıllar önce başlayan dostluğumuzun, uzaklardan uluslar arası bir yazar kazandırdığına inanıyorum... Sanırım sizin de söyleyecek birkaç sözünüz olacaktır okunuğunuzda...


                                                         Ergun Evren


Cem, bizden birisi. Uzak iklimlerin tadını getiriyor bize. Uzak ve soğuk bir ülke Norveç’te olması bize bir kazanım olarak dönüyor. Doğup büyüdüğü ülkenin insanlarıyla ikinci vatanın insanlarını sanatıyla kaynaştırıyor. Yazgısı aynı olan insanların evreninden bakıyor olaylara. Charlotte, Bergljot, Jan Ove, Erman, Oğan ya da Selin. İsimler önemli mi? Hepsi de insan tekinin öyküsünü yaşıyorlar. Karlı bir Kuzey İskandinav köyünden güneşten yanan bir Anadolu kasabasına uçmanızı garipsemiyorsunuz.


Cem Güneş, öykülerinde iki ayrı coğrafya ve dille düşünüp yazıyor. Ama aynı dilde birleşiyor: İnsanlığın yüce ideallerinde...


                                                           Ahmet Yıldız


           

 

        Sponsor:  https://www.florum.no/


                        http://www.sevalkablo.com/




Endeløs dans



En halvt trett søndag

Jeg er i hos kvinnen i drømmene mine

fulldekt bord

hvit duk

lysestaker, vinglass og våre øyne er fullt av spenning ..


Leonard Cohen fyller huset

'Dans me to end of love'

'Dans med meg' sier mesteren, dans!

.. så lenge kjærligheter varer


den brennende fiolinens melodi verker inne i meg

etter `tusen dype kyss`

våre lepper vått og varmt

en garderobe åpnes plutselig

jeg ser

en falmet brudekjole henger inne


en forlatt verkstedsbygning kommer på tankene mine

haug med brukte kraner

vannet stiger

en grønn- salthåldig væske strømmer gjennom sporene

tro meg min venn!

b a a  k    kjelleren  er  et  fange l i i v   

tårer

ødelagte dører, ripete oppbrukte esker

tett pakket

det er sorg, og savn etter eksistens ...


en erfaren kunstner maler seneftermiddagens portreter i høyt tempo

trett arbeidere avslutter dagen, forlater arbeidet

hjertene hengiven, hjertene er myke

 


Er det Akçakoca eller Gelincik?

en bortkommet mormor

ved sjøen

ferdes langs kirkegården

fortsatt gamle drakter, duker, kjoler i hennes kiste


den halvt trette søndagen

den forlatte verkstedsbygningen er i tankene mine

rustede kraner, ødlagte spikere, kjetninger

ripede ødelagte bokser er tett lukket

en grønn- salthåldig væske strømmer gjennom sporene

b a a  k    kjelleren  er  et  fange l i i v   


På  Gelincik-stranden, i Akçakoca

eller et sted i Bosporus


hvem vet?

sannsynligvis

når håpene er i ferd med å løpe ut

i den siste pusten


mens en iskaldt vinter fortsetter

den vakker og attraktiv kvinnen

vekker sangen min


noen gang sint på meg

så ler hun og tilgir ..

sier  ' ok fattet , forstått'

gir hyggelige forslag


følsom


så vel som tøff


moden


vakker og attraktiv kvinne


skal  alltid vare der


den melodien


endeløs dans


og


hun


er der


forlater ikke mine drømmer


jeg også


klarer aldri å slippe

...............


Cem Gunes












Bence şiir


Şiir duygunun sözcüklerle söylenildiği dile özgün olarak

melodisel olarak şekillenmesidir

şiir duygunun yükselişidir

sıkıştırılmış, yoğun edebiyattır

büyülü sözcükler ve mısralardır

bunu daha da açıp yazarak sayfalar, ciltler bile doldurabiliriz

şiire sabit bir tanım getirilememektedir

şairlerin kimisi kısaca

"hepsi şiir, gerisi edebiyat" deyip kestirip atmıştır

şiir konusunda

Antik çagda PLATON;  ‘kanatlı, büyülü söz’ tanımını getirmiştir.

                             

     Maksim Gorki ise ''Bilim aklın şiiridir, sanat yüreğin şiiridir, din ise insanların yarattığı en büyük şiirdir''  tanımını getiriyor.

                                        Ahmet Telli, ''şiiri tanımlamak gerekmiyor, tıpkı yaşayan bir organizmadır o. Mutlaka bir yaklaşım gerekiyorsa; şiir sezgi bilgisidir! diyor.

                Gülten Akın, '' şiir çığlıktır, kimi kez yalnızlığı seçeriz ya da yalnızlık bizi seçer, korumasız ve savunmasız. O zaman çığlıklar atarız. Ölmemek ya da delirmemek için. Sesimiz yankılanıyorsa yalnızlıkla başedecek gücü verir bize.

şiirler çığlıklardır.''

                   Ne kadar farklı tanımlar değil mi? Oysa şiirlerin ortak yönleri de var, bu tanımlamalar ve betimlemelerde, birbirini yalayarak da olsa benzerlikler var.

                Şennur Sezer; ''şiir bir ıslıktır, kimileri çalınmasını istemez, başlarına şeytanların üşüşmesinden korkar'' diyor.

                 Biz başımıza şeytanların üşüşmesinden korkmama eğilimimizi ön plana çıkartarak ve şiir alemine cüretkarca kendi şiirlerimizle giriyoruz,

hatta aşka bile dokunarak.


 Cem Güneş