Sonsuz yaz gecesi
Bana o sıcak sahili duyumsattın
birden bireydik, yalnız ikimizdik
düşüverdik o soyut tabloya
en derin kilim deseniydi sanki duygular
uzun uzun boğuştum günlerce
anlamsız değildi yollar, dağ evi, iskelede o akşamüstü
anlat bana nedir derdin şimdi
ne tanrıçasın ne de Troll (*)
rolle teoremi mi bu
yürekli bir olgunlaşma mı yoksa
renk değiştiriverdi gözlerin
yabancı değilim yüzündeki kızıllığa
beyaz değil bütün çiçekler, zarfın içindeki utangaç mektuplar
işte böyle iyisin,
kübik şiirin, soyut tablonun
i ş t e b ö y l e s i i y i
leylakların ve sıcak dalgaların
gerçekle yüz yüze şarkıların
ama dostça, bilgiççe
sonsuz bir yaz gecesi bu
içimde depremler
al kayalıklar, al yabanıl laleler,
al duygular, al diriliş, al birlikteyiş
uzak hem de yakındasın
bense kandayım, tendeyim
şiirdeyim, begonvillerleyim, resimdeyim
sen varsan varım
havada, suda, o çekici ağustos gecesinde varım
sürekli bir sıcaklık bu!
kopup gelerek, bilerek, isteyerek...
acılar çekerek
hastalansam da, yorulsam da varım
varım işte varım
engin düşlerde
buz tutmuş bir aşk değil bu
yeniden alevlenen kül değil
vaazlarda verilen sözler ve cezalar da değil
b u b i r s ü r g ü ü ü ü n
ikimizin sürgünü
küller üstünde yürüyerek ve yoksullukla geçen bir gençlik
ardından gelen bu geri gönderiş
bir yüksek yaylada oynuyoruz oynumuzu
etrafımızda morumsu bir doğa
Şekspirimsi değil ki yamacımızdaki öyküler
mor mavi bir tango ve o gürültülü oratoryo
kuşkular yaklaşıyor, soğuktan titriyorsun
bana yaklaşıyorsun
tut ellerimden, ne olur bırakma
hangi canlı dayanabilir böylesi sevdaya
kimsin, nerelisin, nesin demeden
şahlanır bu savaşçı gençlik birden
çılgın çılgın çılgın çılgın ç ı l g ı n
sen de çılgın
avuçlarında benim göz yaşlarım
dudaklarında kanlı dudak izim
bir kız çok uzaklardaydı
sevdiğini anlamadandı
gelecek miydi bir cuma günü
bir çocuk var mıydı falda
ortalarına alacaklar mıydı yaşamı?
bilecekler miydi toprağın değerini
terleyecekler miydi buram buram o akşamlarda
tadacaklar mıydı denizin tuzunu doya doya...
neden gülümsedin öyle donuk gözlerle
sır mıydı verdiğin sözler
yoksa şarabın tadı mıydı gelinlikle içilen
bütün sorulara ‘evet’ diyen o taze kız
evin köşesine asılı o parlak fotoğraf
etrafta dönen melodiler yazgımız
ışıklar bir bir söndü işte
yanına sokuluyorum
annemden içtiğim sütün tadı geliyor damağıma
affet beni, sana ‘kızdım’ dedim
şimdi de gerçekten olgunum
leylak rengi bir uykuya dalıyorum...
seni sevmek belki de şiirlerin en safı
döktüğüm en sıcak gözyaşı
en çılgın düş
dokunabildiğim en uzak tundra çiçeği
sonsuz yaz gecesi
ve geçirdiğim en ağır ameliyatsın
bu bir açık kalp ameliyatı
m a s a d a k a l d ı m .
Cem Güneş
(*) Kısa boylu masal yaratıkları.